Perşembe, Ağustos 22, 2013

Değişim Rüzgarı

Gene 1 sene geçmiş hayatımdan. Vay canına demek gerekir bazen geriye dönüp baktığında. Hayat garip özetlicek olursam 2. dünya savaşından çıkan bir alman şehri gibi olabilir bu son 1 yılım. Ciddi bir yıkım, mağlubiyet, sabır ve diriliş. Bu sefer bir konudan bahsetmicem sadece içimden geçenleri yazmak istiyorum. Senede 1 okuduğumda nerede olduğumu görüyorum neler yaptığımı. Kimin okuduğu umrumda bile değil ben okuyorum yaa. İlginçtir 104 defa olması gerekir kaybedenler klübünü izliyorum. Daha doğrusu dinliyorum. Sanki her dinlediğimde bana yaşamanın çok değerli olduğunu anlatıyor. İnsanın inandıkları için yaşaması gerektiğini anlatıyo ve sountrack tınılarının eşliğinde loş bbir ışık altında yazıyorum bu cümleleri, tek başıma. Yalnızım doğrusu çok insan gitti hayatımdan. Birdakka çok insanmı dedim. Gülünç herkes gitti hayatımdan daha doğrusu. Aslına bakarsanız bu yıkım kısmının bir parçası değil dirilişimin ta kendisiydi. Şöyle düşünün 2 gün süren bir satranç maçındasınız ve çok emek vermişsiniz ama yaptığınız hiç bir hamle sizi kurtarmıyor ama yenildiğinizide kabul etmiyorsunuz. Son hamleye kadar oynayıp kendinizi yıpratmaktan başka bişey yapmıyorsunuz üstelik rakibinizde anlayıştan yoksun kendi ego ve hırsları gözlerini at gözlüklerinin dünyanın renklerini kapattığı gibi kapatıyor hayatını ve bu çıkmazda kayboluyorsunuz. Bunu yapmanız gerektiğini sanıyosunuz. Biri geliyor ve yeni bir maça baştan başlayıp oynamayı teklif ediyor. Yorgunsunuz artık birilerini taşımaktan yorulmuş olsanız bile verdiğiniz emekler sizi o maça bağlıyor,bırakamıyorsunuz. Bunu farkediyor  ve yan masanızda taşları tahtaya dizmeye başlıyor özenle her taşın yerini bilerek öyle bilmeyen birinin taşları rastgele dizmesine benzemiyor. Ve taşlar sizin dünyadaki en çok hoşlandığınız cam taşlar. Siz her nekadar dizme oynamıcam deseniz bile o tahtayı özenle dizmekten vazgeçmiyor bir an duraksıyor ama o an içinizden bi devam etmesini söylemeniz gerektiğini söylüyor ve hafifçe gülümsemeniz ona yetiyor. Ve tahta dizildiğinde sessizce masa değiştiriyorsunuz çünkü onun büyüsü sizi sarıyor yeni bir başlangıç anlayışlı bir oyuncu. Oyunu sizin gibi okuyan bir insan var karşınızda. Terkettiğiniz masanın oyuncunun egolarıylaa okadar kör olmuşki gözleri karşısında kimsenin kalmadığını anlayan kadar saatler geçiyor. O an anlıyorki kaybeden karşısındaki değil kendisine saygı duyacak onla oynuyacak bi rakip olmaması. Üstelik oynamaktan en çok zevk aldığı rakibini kaybetmiş. Diğer  taraftan  sessiz başlayan bir maç ve yeni rakibinizle yaptığınız her hareketle hem kendine güveniniz artıyo hemde rakibe saygınız. Oyun başlıyor her hareket özenle hazırlanılıyo düşünüyorsunuz. Sanki o 2 günlük maçtan çıkan siz değilsiniz. Ve oyun inanılmaz bir uyumla devam ediyo. Bu arada önceki maçtan bir söz duymanız gerekiyo şah-mat. Ama o kadar içindesinizki yeni oyunun bunun bir önemi olmuyo . Bunu okuduğunuzda ne kadar çok saçmaladığımı düşünüyoolmalısınız. Sadece inandıklarımpeşinden koşmaya başladım. Başkaları için değil kendim için yaşamaya kalan zamanda bu şekilde geçirmeye karar verdim. Hep tekrarladığıım gibi 1 kere geliyorum  hayata kimse için yaşayamam kimse için kahrolamam. Bunu bana öğreten ve başka şansım olduğunu gösteren biri var.  Peki ya yıkım evet yıkım oldu. Bir kısmını anlatmak zor olduğunu biliyossun. Bir parçanın seninle olmaması belki burda olması ama yanına gelememesini tadıyorsun . Neyseki bitti.İş bulamıyorsun ve sanki herkes sözleşmiş gibi kötügiden herşey bi anda tersine dönüyo. Hemde ilginç bir tesadüfle gircem dediğim firmaya girerek. Nasıl oldu derseniz gerçekten bilmiyorum. Bildiğim tek şey varsa hayatımın fena gitmediği.Tek şikayetim şu eve geldiğimde yapcak bişeyimin olmaması ben boş durabilecek bi adam değilim ya....)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Powered By Blogger